MAKALE Tevhidder 02 Mart 2024

Anneler Günü

Anneler Günü

بسم الله الرحمن الرحيم

Hamdın tamamı, "Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır" (Nisa, 34) diye buyuran Âlemlerin Rabbi Allah (azze ve celle) yedir. Sadece O’na ibadet eder, sadece O’ndan yardım isteriz.

Salât ve selam’da “Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allah-u Teâlâ'nın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!" (Müslim) diye buyuran Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)’in üzerine, onun temiz pak ailesine, âl ve ashabına ve onlara doğruluk ve güzellik üzere tabi olan Müslümanlara olsun.

İlk çıkış nedeni olarak kulağa hoş gelen bir sebep zikredilse de günümüzde gelinen nokta itibariyle insanların samimi duygularının sömürüldüğü, adeta bir alış veriş günü olarak hayatımızda yer alan “Anneler Günü”nün arifesindeyiz.

İlk olarak akıllarda yer alan bir şüpheye cevap verelim. İnsanların geneli şöyle düşünmekte: İnsanın annesine hediye almasının, ona kendisini sevdiğini söylemesinin, o günü annesine ayırmasının ne gibi bir zararı olabilir ki? Evet, doğrudur bunlar güzel şeyler, lakin o zamanda böyle düşünenlere şöyle söylemek icap eder. Bu güzel ameller senenin her günü her daim yapılamaz mı, bu amelleri tek güne hapsetmek, amellerin kendisine sunulduğu annelerimize bir haksızlık değil midir? Yoksa annelerimiz bu güzellikleri her daim hak etmiyorlar mı?

Sahabeden meşhur Abdullah b. Mes’ûd (radıyallahu anhu) diyor ki: Bir gün, Peygamber Efendimiz’e sordum: “Yüce Allah katında hangi iş en sevgili ve sevimlidir?” Buyurdu ki: “Vaktinde kılınan namaz en sevimlidir.” “Bundan sonra hangi iş gelir?” diye sordum, “Ana babaya saygılı ve iyi davranmak.” cevabını verdi. “Bundan sonra hangisi?” dedim, “Allah yolunda savaşmak.” diye buyurdu. (Buhârî, “Tevhîd”, 48; Müslim, “Îmân”, 137)

Yine Kabeyi tavaf esnasında yaşlı annesini sırtına alıp onu tavaf ettiren ve sonrada gelip Ya Rasûlullah annemin hakkını ödeyebildim mi? diye soran adama: Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle cevap vermiştir "Hayır! Seni karnında taşırken çektiği bir sancının, seni doğururken duyduğu tek bir acının karşılığını bile ödemiş değilsin." (Mecma’ul Adab)

Evet, kendilerini her gün hediyeye boğsak, yılın tamamını kendilerine adasak da haklarını ödeyemeyeceğimiz annelerimiz için tahsis ettiklerini iddia ettikleri “Anneler Günü” koca bir yalandan başka bir şey değildir.

Peki, günümüzde anneler gününü kutlatmak için çalışanlar, kadınların haklarına sahip çıktıklarını iddia edenler gerçekten bu iddialarında samimiler mi? Yoksa bu her zaman ki gibi büyük bir aldatmaca mı? Kadınların çalışma hayatlarında ki iyileştirmeler, anne olmaları durumunda verilen haklar (süt parası, doğum izni vb.) ne kadar gerçekçi? Ve ne kadar samimi?

Kadınları özgürleştirme adına çalışma hayatına çeken, insanları kapitalist düzenin çarkları arasına iten ve de eşitlik adı altında gücünün ötesinde çalışma şartları sunan, kadın olmaları hasebiyle aslen farklılıklar olması gerekirken giyim, kuşam hal ve davranışlarda erkeklere benzetilen ve tüm bunların neticesinde psikolojilerinin ve fıtratlarının bozulmasına sebep olan, onları adeta duygusuz, hoşgörüsüz, merhametsiz ve acımasız insanlara dönüştüren bir sistemin; kadınlara “anne olun” demesi sizce ne kadar inandırıcı? Anne olmaları neticesinde kazanacakları haklar, sadece onları çalışma hayatının insan öğüten çarklarına çekmekten başka bir amaç taşımamaktadır. Gerçekten samimi olsalar kadınları bu gayri İslami ortamlara davet etmezler ve onları tamamıyla evlerinde tutup İslam’ı yeryüzüne hâkim kılacak o hayırlı neslin yetiştirilmesi için desteklerlerdi.

Evet amaç kadınları evden çıkartıp, çocukları kreşlere mahkum etmek ve neticesinde beşeri sistemlere hizmet edecek İslami bir aile terbiyesinden uzak yeni nesiller var etmek. Evet, bu, kadınların asli görevlerinden olan annelik vazifesini ifa ettirmemenin arkasında yatan sebeplerden sadece biridir.

Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır. "Müslüman bir kadın beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar kocasına itaat edip namusunu muhafaza ederse, Cennete istediği kapıdan girer." (İbni Hibban)

Evet, kadınların cenneti hak etmesi bu kadar basit, ya peki sistemin çarkları arasında kalmış bir kadın bu basit amelleri yapabilir mi? Tabi ki hayır. Hatta bırakın kendisini cennete götürecek bu amelleri yapmayı, dünya hayatını dahi heba etmektedir. Anne olmayı öteleyen çalışma hayatının içinde kariyer peşinde koşan kadınların aile düzenleri yerini düzensizliklere bırakmış ve neticesinde ülkemizde boşanmaların rakamı evliliklerin önüne geçmiştir. Zaten bu gerçeği örtmek için “kariyerde yaparım, çocukta yaparım” sloganı icat edilmedi mi?

Evet değerli okuyucular özelliklede kadınlar yukarıdan okuya geldikleriniz bir kenara sadece şu örnek bile bu sömürü düzeninin gerçek yüzünü göstermede sanırım yeterli olacaktır.

Annelik gibi ulvi bir değerin kaynağı olan, cennetlerin ayağı altına serildiği bir kadının kendi vücudunu para karşılığı satması ve bunu devletin bilgisi, izni ve gözetimi altında yapması onların samimiyetsizliğinin ve riyakârlıklarının bir göstergesi değil midir? Kadınları bu kadar düşünen bir sistemin buna izin vermesi hangi akılla izah edilebilir. Birde “vergi kutsaldır” nutukları atıp zinadan vergi almak, kadınları devletin işçisi konumuna getiren karneye bağlamak hangi vicdan sahibi insanın kabul edeceği bir durumdur.

Evet, anneler (kadınlar) hak ettiğiniz izzet ve şerefi âlemlerin Rabbi Allah (azze ve celle)’nin hanif dini İslam dininden başkası veremez. Gelin tüm ideolojilere, sistemlere, izimlere ve sizleri ve bizleri kandırmaktan başka amaç gütmeyen tüm günlere (Anneler günü. Sevgililer günü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 1 Mayıs, Nevroz, Hıdırellez günü vb.) HAYIR! deyin, Allah (azze ve celle)’nin tertemiz dinine teslim olun ve ayaklarınızın altına serilmiş olan cennetlere koşun.

Hamd Âlemlerin Rabbi Allah (azze ve celle) yedir. Salât ve selam’da Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem)’in üzerine olsun.